Her dil, kendisine göre bir yapı ve işleyiş düzenine sahiptir. Dilin bu yapı ve işleyiş düzenine, “dil bilgisi” veya “gramer” adı verilmektedir. “Yozlaşma” kavramını, dilin işte bu kendi yapı ve işleyişinde görülen bozulmaları, düzensizlikleri anlatmak üzere kullanıyoruz.
Türkçenin bozulup yozlaşmasının temelinde elbette birden çok sebep bulunmakla birlikte, Atatürk’ün Türk milliyetçiliği anlayışıyla başlattığı “dil inkılâbı”nın hedefinden saptırılması temel sebeplerden birisidir. Atatürk’ün başlattığı “Dil İnkılâbı”, genel olarak 1945’ten (özellikle de 1960’lı yıllardan) 1980’li yıllara kadar, “Arı Türkçecilik”, “Öz Türkçecilik” adı altında sürdürülen “dilde sürekli devrim” anlayışına dayanan ideolojik bir zihniyetin eline geçmiştir.[112] Bu yıllarda Türkçenin sadeleştirilmesi,1980 öncesi Kurum mensuplarınca, “Devrimci görüş kuralların tutsağı olmaz.” metotsuzluğu ile yürütülmüştür.Günümüzde, başta görüntülü ve yazılı basında olmak üzere, hemen her seviyeden insanın konuşma ve yazılarında, Türkçenin, sanki hiçbir kuralı yokmuş gibi sorumsuzca kullanıldığını görüyoruz. Türkçe, kelime seçimi, kelimelerin söylenişi (vurgu vetelâffuz), yazılışı (imlâ), kelime grubu ve cümle kurma (söz dizimi) bakımından yapı ve işleyiş özellikleri (dil bilgisi kuralları-grameri) önemsenmeden veya sorumsuzca gelişigüzel kullanılarak veya yabancı dillerin anlatım kalıpları –yabancı dillerin mantık yapısı ve söz dizimi- taklit edilerek bozulup yozlaştırılmaktadır. Türkçeyi doğru ve güzel kullanmak, bazılarının zannettiği gibi sadece kullanılan kelimelerin seçiminde yerli veya yabancı kökenli oluşuna dikkat etmek değildir. Dili doğru ve güzel kullanmak, doğru ve uygun kelime seçmek, kelimeleri doğru söyleyip ve yazmak, doğru kelime grubu ve cümle kurmak yani dilin iç işleyiş düzenine uymak demektir. Yabancı kelimeler, dilin dış yapısı ile ilgili bir konudur. Yabancı dillerle ilişkiler, çağın özelliklerine göre değişiklik gösterir. Dilimizin karşı karşıya bulunduğu asıl tehlike, kendi iç yapı ve işleyişindeki bozulmalardır.
Dilde yozlaşma, dilin işleyiş özellikleri olan geçerli kurallarını bir tarafa atıp dili gelişigüzel kullanarak, yapı ve işleyişindeki kuralların işlemez hale getirilmesi, dili
Millî kültürün devamlılığı ilkesine ve ilim metotlarına aykırı bir zihniyetle sürdürülen bu devrimci dil anlayışı, tasfiyecilik-uydurmacılık halini alarak dilde fakirleşmeye ve düzensizliğe yani dilin anarşiye sürüklenmesine sebep olmuştur.[113] Dilde “uydurmacılık yolu” açılınca da herkes kendi tasarrufuna göre keyfî olarak kelime uydurmaya yönelmiş; kendisini bu konuda yetkili görmüştür. Bir taraftan Türkçenin malı olmuş, anlam sınırları ve çağrışımları bilinen kelimeler, dilimizdentasfiye edilirken diğer taraftan hangi kavramın karşılığı olduğu bilinmeyen veya anlam sınırları ve çağrışımları belirsiz uydurma kelimeler dile sokularak, bugün dilde yaşadığımız kavram kargaşasına yol açılmıştır. Uydurulan kelimelerin, -hatta bazen doğru türetilmiş kelimelerin bile-hangi kavramın veya neyin karşılığı olduğu açıkça bilinemediğinden, aynı kelime birden çok kavramın veya nesne karşılığı olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Böylece Türkçe, yüzyılların birikimi olan kelime zenginliğinin sağladığı “anlam ve anlatım incelikleri”ni kaybederek hem kelime ve kavramca fakirleştirilmiş hem de bu fakirleşmenin sonucu“anlam ve anlatım boşluğu” ile karşı karşıya kalmıştır. Yüzlerce yıldan beri dilimize yerleşmiş, dilimizin malı olmuş anlam ve kavram sınırları belli kelimelerin, Öz Türkçecilik gibi çekici bir propaganda ile zihnimizden silinerek yerine konulmak istenilen uydurma veya ihtiyaç yokken türetilen yeni kelimeler, zihnimizdeki kavramları tam karşılayamamıştır. Bu yüzden ortaya çıkan anlam boşluğu, yabancı kelimelerle doldurulmaya başlanmış; Böylece dilde “yabancılaşma”ya davetiye çıkarılmıştır.
Özetlemek gerekirse,
-Politik ve ideolojik anlayışa dayanan “tasfiyeci-uydurmacı” dil anlayışı,
-Millî duygu ve şuur eksikliği,
-Okullarımızdaki Türkçe eğitim ve öğretiminin yetersizliği,
-Basın–yayın organlarının dili önemsemeyen tutumları,
-Yabancı dil hayranlığı ve yabancı dille öğretim,
-Yabancı kültürlerin baskısı,
-Millî duygu ve şuur eksikliği,
-Okullarımızdaki Türkçe eğitim ve öğretiminin yetersizliği,
-Basın–yayın organlarının dili önemsemeyen tutumları,
-Yabancı dil hayranlığı ve yabancı dille öğretim,
-Yabancı kültürlerin baskısı,
gibi birbirine bağlı pek çok sebeple günümüzde Türkçede, kendi yapı ve işleyişine uygun olmayan kullanışlar yaygınlaşmaktadır. Bu durum, bir taraftan dilin bozulup yozlaşmasına sebep olurken diğer taraftan da yabancılaşmasını kolaylaştırmaktadır. Böylece Yozlaşma ve yabancılaşma, birbirini beslemektedir.
Günümüz Türkçesindeki yozlaşmayı ve sebeplerinişu başlıklar altında toplamak mümkündür:
a) “Türkçeleşme” Adına Kelime Uydurmacılığı
b) Kelimelerin Uygun ve Doğru Seçilmemesi
c) Bazı Yardımcı Fiillerin Yanlış Kullanılması
d) Bazı kelimelerin söyleniş ve İmlâsındaki Yanlışlıklar
e) İsim ve Sıfat Tamlamalarının Bozulması
b) Kelimelerin Uygun ve Doğru Seçilmemesi
c) Bazı Yardımcı Fiillerin Yanlış Kullanılması
d) Bazı kelimelerin söyleniş ve İmlâsındaki Yanlışlıklar
e) İsim ve Sıfat Tamlamalarının Bozulması
a) “Türkçeleşme” Adına Kelime Uydurmacılığı
b) Kelimelerin Uygun ve Doğru Seçilmemesi
Dili doğru ve güzel kullanmak, kelime seçimi ile başlar. Dildeki her kelime bir nesne veya kavramın karşılığıdır. Her kelimenin zihnimizde ayrı anlamı ve çağrışımları vardır. Bu açıdan dildeki eş anlamlı veya yakın anlamlı kelimeler, benzerlerinden farklı anlam incelikleri taşır. Bazı kelimeler, sözlüklerde aynı anlamda gösterilseler bile kullanılış yerleri farklıdır. Onun için kelimeleri, anlamını ve kullanılış yerini bilerek kullanmak gerekir. Kelimelerin anlam ve kullanılış inceliklerine dikkat etmeden birini diğerinin yerine kullanmak, kavram kargaşasına, anlam ve anlatım belirsizliğine sebep olur.
Meselâ ,
- besili , iyi bakımlı, semiz hayvan için kullanılır, insan için kullanılmaz. Biraz önce içeriye besili bir delikanlı girdi, şeklinde kullanılmaz.
- besili , iyi bakımlı, semiz hayvan için kullanılır, insan için kullanılmaz. Biraz önce içeriye besili bir delikanlı girdi, şeklinde kullanılmaz.
- yağız, “esmer, kara, doru” demektir. Türkçede insan çehresi ve at rengi için kullanılır:
“Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı” gibi.
Yine yağız kelimesinin sözlük anlamına bakıp, yağız bir elbise aldım, diyemeyiz.
“Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı” gibi.
Yine yağız kelimesinin sözlük anlamına bakıp, yağız bir elbise aldım, diyemeyiz.
-Baş, kafa, kelle kelimeleri yakın anlamlıdır. Fakat her birinin dildeki kullanılış yeri ayrıdır. Birini diğerinin yerine kullanmak doğru olmaz. Başçavuş yerine kafaçavuş; ustabaşı yerine ustakafa; kelle çorbası yerine baş çorbası veya kafa çorbası; köşe başı yerine köşe kafası demek saçmalık olur. Kafası çalışmıyor yerine başı çalışmıyor; kafası bozuk yerine başı bozuk denilmez, denilse de aynı anlamı taşımaz.
Dikmek, fidan için; ekmek, tohum içinkullanılır.
Miyavlamak, kedi için; havlamak, köpek için; melemek, koyun kuzu için; kişnemek, at için kullanılır. Hepsi de hayvanların çıkardığı sesleri anlatır diye birini diğerinin yerine kullanamayız. Meselâ at, miyavladı; kedi meledi; kuzu kişnedi denilmez. Bu kelimelerin hiç birisi insan için kullanılmaz. Kullanılırsa ya hakaret veya başka bir maksatla kullanılır. Burada verdiğimiz açık örnekler, bütün kelimeler için geçerlidir. Dildeki her kelime, kendisine yüklenen kavramı, anlam değerini ifade için kullanılır veya kullanılmalıdır.
Günümüzde Türkçenin içine düştüğü sıkıntı veya yozlaşma yönlerinden birisi, zihnimizde canlandırıp anlatmak istediğimiz nesne veya kavramı, tam olarak karşılayacak kelimenin seçiminde gösterilen dikkatsizliktir. Bazı kelimeler, kesin anlamları düşünülmeden veya bilinmeden farklı kavram veya nesnelerin karşılığı olan başka kelimelerin yerine kullanılmaktadır. Özellikle bazı kelimeler, modalaştırılarak “maymuncuk kelime”veya “çanta kelime”durumuna getirilmekte ve olur olmaz yerde kullanılmaktadır. Anlam inceliklerine, nüanslarına dikkat edilmeden birden çok kelimenin yerine kullanılan veya yanlış kullanılarak birden çok kelimenin anlamı yüklenilen kelimelere “maymuncuk kelime” veya “çanta kelime” denilmektedir.
Maymuncuk kelime kullanmak, insan zihnindeki kavram fakirliğinden, kelime darlığından veya dili doğru ve güzel kullanmayı bilmemekten ortaya çıkmaktadır. Birbirinden farklı, birden çok kavram ve nesne için tek bir kelimenin kullanılması, hem insanın duygu ve düşünce dünyasını daraltmakta hem de dili fakirleştirip yozlaştırmaktadır. Maymuncuk kelime kullanmanın, kelimelerin anlam ve çağrışım zenginliğini gösteren mecaz ile bir ilgisi yoktur.
Günümüzde Türkçe, kelime seçimi açısından doğru ve güzel kullanılmamaktadır. Hatta dilimizi yozlaştıracak kadar da kötü kullanılmaktadır. Zihnimizdeki kelime fakirliği veya kavram kargaşasısebebiyle, bazı kelimelerin, anlam ve kullanılış inceliklerine dikkat edilmeden yanlış olarak birçok kelimenin yerine kullanılması, hem anlam belirsizliğine hem dilimizin kötü kullanmasına sebep olmaktadır. Günümüzde genellikle yanlış kullanılan “maymuncuk” veya diğer adıyla “çanta”kelimelere bazı örnekler verelim:
Aşama
Dil bilgisi bakımından yapısı uydurma olan bu kelime, “merhale, kademe, basamak, safha, hamle, derece, rütbe, mertebe, kerte, evre, paye, seviye, gelişme, iyileşme vb” kelimelerinin her biri yerine kullanılmaktadır. Öz Türkçecilik adına sürdürülen tasfiyecilik-uydurmacılık anlayışının tipik bir örneğidir.[114]
Tarama Sözlüğü’ndeki “mağlubetmek” ve Derleme Sözlüğü’ndeki “yemek yemek” anlamlarında gösterilen aşamak fiilinin yukarıda sıraladığımız kelimelerin anlamları ile bir ilgisi yoktur. Tarama ve Derleme Sözlüklerindeki aşamak fiili, “aş” isminden kan-a-, yaş-a- örneklerindeki -a fiilden isim yapma eki ile yapılmış bir fiildir. Bu fiilden tekrar yapılan aşama<aş-a-ma fiil ismi de “yemek yeme”anlamında olabilir.[115] Aşama, aş- (mak) fiilinden yapılmış ise, o zaman da uydurma olur: gel-eme, yaz-ama,koş-ama vb gibi. Fakat biz burada kelimenin yapısı ile değil kullanılışı ile ilgileniyoruz. Aşama kelimesinin kullanıldığı cümlelerde anlam bulanıktır. Yani hangi kavramın karşılığı olarak kullanıldığını ancak kullanan bilmektedir:
-Futbol millî takımımız iyi bir aşama kaydetti.
Sorun
“Mesele, problem” karşılığı uydurulan sorun, dava, dert, tasa, kaygı, konu, iş vb birçok kelime yerine uluorta kullanılmaktadır:
Önemli değil> sorun değil.
Aramızda bir anlaşmazlık yok > Aramızda sorun yok.
Paraya ihtiyacım var> para sorunum var.
Yemeğimi yedim> yemek sorunu tamam
Son yıllarda bir de “sorun yaşamak” ifadesi moda oldu. “Bilgisayarım arıza yaptı.” yerine“Bilgisayarda sorun yaşadım.” vb cümlelere sık sık rastlamaya başladık.Önemli değil> sorun değil.
Aramızda bir anlaşmazlık yok > Aramızda sorun yok.
Paraya ihtiyacım var> para sorunum var.
Yemeğimi yedim> yemek sorunu tamam
n işleyiş özelliklerini kaybedip bozulmasıdır.
peki bu yabancılaşmayı dilin yozlaşmasını nasıl durdurabiliriz?
YanıtlaSil